İRAN DEVRİMİ VE TÜRKİYE

Tarihçi ve araştırmacı Can Balcıoğlu'na İran Devrimi ve analizi için teşekkürler.Sİyasi ve iktisat tarihini iyi  bilmek gerekir.Siyasi ve iktisat tarihi bir bütündür.Türkiye iktisat tarihini bilmediği için siyasi tarihinde 1950 den beri hata yapmaktadır..

İran Devrimi’nin üzerinden 45 yıl geçti ve bu süre İran’ı birçok açından dönüştürdü.

O tarihten günümüze nüfusu iki kattan fazla büyüyerek 80 milyonu aşan İran, yalnızca siyasal rejimiyle değil, ekonomik örgütlenmesi, dış politika anlayışı, toplumsal yapısı ve kimlik tanımlaması itibarıyla da Pehleviler döneminden uzaklaştı.

Kendi kafa yapılarına uygun olmayan herkesi fişlediler, Şeriat getirdiler ve İran İslam Cumhuriyetini kurdular. Aradan on yıllar geçti. Kimleri görmedikki Ahmedinecad mesela. Hep protestolar vardı ama şiddetle bastırıldı. 

İran ReisiCumhuru kazada öldü. Mekanı cennet olsun diyemeyeceğim. Ama biraz filmi geriye saralım. 1970ler. İran Şah rejimiyle şatafatla fukaralık arasında uçurumlar olan bir diktatörlüktü. Kendi elitini oluşturmuş olan Pahlavi dalkavuklarıyla herkese korku salan istihbarat örgütü SAVAKla kendine muhalif herkesi bastırıyordu. Her ne kadar ilerici fikirleri ve devrim teşebbüsleri olsa da halkın çoğu açlıktan sürünürken o ve çevresi eşi benzeri görülmemiş bir lüks içinde yaşıyordu. Tabii ne oldu insanlar tutunacak bir dal aradılar o da dindi. Qom şehrinde Ayatullah Ruhullah Humeyni adında bir imamın gittikçe artan muhalefeti ve popülerliği bir gazetede aleyhinde rejimce kasten çıkartılan "Bu bir İngiliz ajanıdır" yazısıyla açık isyana dönüştü. Bir anda İranın heryerinde insanlar sokağa döküldü. Humeyninin vaazları kasetlerle elden ele dolaştı. Laik kesimde solcularda "şu Şahı devirelimde Humeyniyi sonra hallederiz" kafasıyla destek verdiler. Sonunda rejimin aptalca ve vahşice bastırma politikaları sonuç vermedi Şah ve ailesi ülkeden kaçtı Pariste sürgünde olan Humeyni Tahranda kahraman gibi bir Air France uçağının merdivenlerinden inerken karşılandı. Peki sonra noldu? Önce intikam devreye girdi her devrimde olduğu gibi. İnsanlar inşaat vinçlerinden asıldılar ibreti alem olsun diye. Kendi kafa yapılarına uygun olmayan herkesi fişlediler, Şeriat getirdiler ve İran İslam Cumhuriyetini kurdular. Aradan on yıllar geçti. Kimleri görmedikki Ahmedinecad mesela. Hep protestolar vardı ama şiddetle bastırıldı. Şimdi gelelim ReisiCumhur meselesine... Mahsa Aminiyi ne çabuk unuttuk? Hani ben unutmadım da! Onun için sokaklara dökülüp öldürülen dövülen işkence görenleri es geçip burada neyin yasını tutuyoruz? Kadına karşı şiddetin tacizin zirve yaptığı Türkiyede İranda kadınların saçıyla derdi olup Mahsa gibilerinin ölümünü vacip gören bir diktatörün arkasından ağlayacakmıydık? Türkiyenin en çok izlenen kanallarından birinde bütün spikerler yorumcular siyah kıyafetler içinde (ne hikmetse bir tanesi de mini etekli bir hanımefendi) hüzünlü bir ses tonuyla bir 10 kasımdan daha üzgün görünme çabasıyla 2 gündür laklak yapıyorlar. Oldu olacak ekranın sol üst köşesine de siyah bant koysaydınız! Olmaz kardeşim olmaz. Burası Türkiye Cumhuriyeti. Kadına seçme ve seçilme hakkını çoğu memleketten önce armağan eden Atatürkün vasiyeti. "Ey Türk Kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın" sözünü sarfeden büyük önderin ülkesi. Yas tutulacaksa onlarca öldürülen kadın için, tarikat yurtlarında istismara uğrayan kız çocukları için, Sultanbeylide bütün mahallenin sırayla tecavüz ettiği 13 yaşındaki yavrucak için tutun. Deprem bölgesinde hala evi barkı olmayan konteynerlerde çadırlarda geleceğini göremeyen kızlarımız kadınlarımız teyzelerimiz için tutun. Ezcümle ben yas tutmuyorum sonuçta bütün diktatörlerin sonu aynı oluyor. Yine büyük bir kadın kahramanımız Fatma Seher Bacının (Kara Fatma) dediği gibi "Balta döner sap döner gün gelir hesap döner". Bizler açtığı yolda ilerlemeye ant içtiğimiz Atatürkün ülkesinde "Kadınmıdır kızmıdır bilemem" demeyiz hepsini baştacı yaparız.

BELEDİYELER

EKONOMİ