İDEOLOJİLERİN KİBRİNDEN İDEALLERİN MASUMİYETİNE; TAHAKKÜMDEN FERAHA/REFAHA BİR YOL…

Eğer gerçekten de içeride sağcısı olarak solcusu olarak hem memleketimizde hem de dünyada, asûde bir yaşam için kardeşlik için huzurlu bir hayat için, sonlu bir dünyada “görece bir sonsuz huzur” için… Dertleniyorsak…

Her şeyden önce…

Birbirimizi yaftalamaktan derhal vazgeçeceğiz. Yıllardır bir türlü öğrenemedik; bu ülkede inandığı değerler bağlamında kendisine SOLCULUĞU uygun görenlerin de SAĞCILIĞI uygun görenlerin  de “en az yekdiğerleri” kadar bu ülkeyle bir dertleri var.

Bu ülkeye SEVDALARI var.

Bu soluk alıp verdikleri toprakların her daim daha iyi olması yönünde “idealleri” var, “hayalleri” var.

Ne olduysa zaten, bu topraklara emperyalizm, “İZM” melanet tohumlarını attığı vakit oldu.

En son güncel gelişmeler bağlamında da, Türkiye’de senelerce çözümleyemediğimiz kâh etnik odaklı kâh dinî odaklı sorunlarda da, kördüğüm arkasından önünden gittiğimiz, âdeta celladına kurban/âşık şekilde ram olduğumuz “ideolojik bağnazlıktır”.

Türkiye’de siyasî angajmanlarına göre yer aldıkları mahallelerde insanlarımız, aynı toprağın aynı kültürün aynı mukaddeslerin vücuda getirdiği “ortak yaşam idealini” yıllarca inşa edemedi.

Neden?

Yıllardır memleketimizde ileri sürülen sav:

Dış mihrakların (siz bunu emperyalizm olarak kabul edin, gizli servisler olarak kabul edin, karanlık odaklar olarak kabul edin, işte malum localar, isterseniz de dünyanın jandarması ABD olarak kabul edin…); Türkiye’yi, Anadolu topraklarını, bizlerin inisiyatifine bırakmayacaklarıdır.

E bunca zaman yapılan nedir zaten?

Türkler’in yanında görünüp Türklerle birmiş gibi görünüp, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “altını oyma için”, tüm çabalar.

***

CUMHURİYETİMİZİN 100. yılını idrak etme sürecindeyiz. Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN hedefi ne idi? Osmanlı İmparatorluğu yıkılırken, ayakta kalan Anadolu topraklarında “imtiyazsız, eşit ve onurlu” insanların/fertlerin/yurttaşların yaşayacakları bir yurt inşa etmekti. Mustafa Kemal ATATÜRK üzerinden siyaset yapanlar da ulu önderimize saldıranlar da, keşke onun kadar yapık-ettiklerinin, vesile olduklarının şuurunu bihakkıyla belleklerine nakşedebilseler.

Gelmek istediğim husus…

Artık sahiplendiğimiz ideolojilerden midir yoksa tedrisat sıralarında senelerce beyinlerimize “usul usul” zerk edilenlerden midir; bilemiyorum…

YABANCILAŞMA ve…

Yekdiğerine/yekdiğerini ÖTEKİ gibi bakma/görme!

En güncel gelişmeler üzerinden bu arızalı hâl’e baktığımızda gördüğümüz, insanların “ortak bir idealinin” varbulunmamasıdır. Ama ideolojileri, onları tahakküm altında tutabilmektedir.

Bugün, FİLİSTİN’DE Filistinlilere yönelik bir “soykırım” uygulanmakta; kanımca bundan kimsenin “şüphesi” yoktur. Demek istediğim; eğer Siyonizm’e ve Emperyalizm’e gönüllü uşaklık yapılmıyorsa, tadılan güzel günlerin biteviye devamı babında.

Ama öte yandan bizler/sizler yaşanan mezalimden ötürü, bir ırkın tüm bireylerini, yaftalama kampanyasının içine katarsak/katarsanız; işte ne bileyim tüm Yahudiler, tüm Museviler veya Ermeniler, Kürtler, Amerikan yurttaşları vb. gibi.

Bu tıpkı DEVLET ve HÜKÜMET ayrımında olması gerektiği gibidir.

Devlet büyük bir aygıttır. Hükümet seçimle işbaşına gelen “siyasî iktidar” gücünü kullanan bir bileşendir.

Netanyahu hükümetinin, tüm Yahudilerin/Musevilerin sesini ve ortak duygularını temsil ettiğini zannetmiyorum ve kabul etmiyorum.

Değerli okuyucular, kin ve nefret suçu, kin ve nefrete vesile olabilecek söz ve eylemler nasıl ki huzur ve barış ortamı için cehennem kapılarını aralayabiliyorsa…

Etnisite ve din merkezli toptancı bakış, yaftalama, ötekileştirme, şıpından yabancılaşmaya ve düşmanlaşmaya ortamı amâde bir biçimde hazırlar.      

BELEDİYELER

EKONOMİ