[1]SADRA ŞİFA VERECEK..! Verebilecek… Verebilecek mi?

Bu hususu, seçmenlerin ferasetine değil, siz değerli okuyucularımızın “ferasetine” sunuyorum.

   

 


[1] Gönlü, yüreği rahatlatmak, ferahlatmak.

"> [1]SADRA ŞİFA VERECEK..! Verebilecek… Verebilecek mi?

Bu hususu, seçmenlerin ferasetine değil, siz değerli okuyucularımızın “ferasetine” sunuyorum.

   

 


[1] Gönlü, yüreği rahatlatmak, ferahlatmak.

"> [1]SADRA ŞİFA VERECEK..! Verebilecek… Verebilecek mi?

Bu hususu, seçmenlerin ferasetine değil, siz değerli okuyucularımızın “ferasetine” sunuyorum.

   

 


[1] Gönlü, yüreği rahatlatmak, ferahlatmak.

">

HER ŞEYE RAĞMEN SAYIN ERDOĞAN TEKRAR DEVLETİN BAŞINA GELİR Mİ? YANARIM YANARIM BÖYLE MUHALEFETE YANARIM!

Deprem felaketinin gölgesi altında 14 Mayıs tarihinde, Cumhurbaşkanlığı seçimini tecrübe edeceğiz gibi.

Her ne olursa olsun, CUMHUR İTTİFAKININ seçime/seçimlere(hem cumhurbaşkanlığı hem de milletvekilliği seçimlerine) muhalefet cenahından daha dinamik girebileceğini “iddia” edebiliriz.

Gerçekten de…

Tüm yaşananlara bakıyorum. 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş merkezli bir asrın zelzelesine maruz kalıyoruz. Gerçekten de çok büyük çaplı bir felaket. Tahmin edilemeyen ve öngörülemeyen boyutta memleketimizi tarumar etti.

Öncesinde, Türkiye’de hem ekonomik alanda hem de siyaset kurumu içinde bir sıkışıklık ve daralma söz konusu idi. Toplumun dar gelirli kesimlerinin aylarca süren protestoları…

Alımgücünün düşmesi… İşsizlik… Görünürde ekonomi büyürken bundan toplumumuzun tüm kesiminin etkilenmemesi… Hanehalklarının harcama güdülerinin değişmesi…

Açlık… Yoksulluk… Yoksunluk… Adaletsizlik… Eşitsizlik… Hukuksuzluk… Geleceğe güvenle bakamama… Umudun/umutların yitirilmesi…

Toplumsal eşitsizliklerin yaşamın her zerresinde kendine alan bulması… Kadına karşı takınılan riyakârca tutum ve tavırlar… Kadın cinayetlerinin önlenememesi…

Daha birçok dünyevî sorun ve sıkıntılar… Yazsak ne olacak?

Şunu kabul edelim… 6 Şubat öncesinde, Türkiye’de pespembe bir yaşam tablosu yoktu. Bunu, ideolojik bagajlarımızdan kurtulmadan görebilmenin de imkânı yok.

21 yıllık kesintisiz iktidar olmanın verdiği “istikrar” mı ya da artık “birlikte yönetişimden uzaklaşmanın” kaçınılmaz sonucu mu?

Türkiye’de bir “değişim rüzgârı” estirilmeye çabalanıyordu.

Heyhat…

Deprem oldu, siyaset yapmayın deniliyor. Ki ne denirse densin, yaşam reflekslerinden kaçınmanız hatta uzak durmanız “mümkün” değil.

Ülkemizde serdedilen bunca olumsuz hadise ve gelişmelere rağmen, muhalefet safında bulunan siyasî partilerin bir araya gelerek “VOLTRAN”ı oluşturamamaları…

Daha ne kadar daha tevil götürecek? Yahu yapmayın… Değerli yorumcular, kendilerini aydın(münevver) zannedenler… Görmüyor musunuz, muhalefet cenahının tüm olumsuz ve karanlık atmosfere rağmen…

Sadra şifa veremediğini!

Böyle bir muhalefet ittifakı olur mu Allahaşkına? Seçim tarihi ilan edildikten sonra, şunun şurasında seçime ne kadar bir hazırlık takvimi kalıyor?

GÖRÜNEN KÖY KILAVUZ İSTEMEZ!

Bazen ben böyle ters köşe şeyler karaladığımda tepki alıyorum. Romantizm! Siyasette, romantizm ile ne kadar bir mesafe alabilmeniz mümkün?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), anamuhalefet partisi… Azınlıkta kalan muhalefet partilerinin, anamuhalefet partisi üzerinde baskı oluşturması ne kadar ussal? İYİ Parti (İP) Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’in uzun süreden beridir demokratik ve politik teamülleri yerle yeksan eden siyasî davranışları, takındığı tavırlar ne kadar amaca giden yolda akılcı!

Yine, aylardır, CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, ittifak yolunda adaylıktan vazgeçmediği için eleştiriliyor. Tamam, haklı olabilirler. Ben de ara sıra yazılarımda Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun doğal bir lider hüviyetine haiz olmadığından hareketle Sayın Erdoğan ile girişilecek bir yarışmada, başarılı olamayacağına kaniyim.

Tamam da… Siyaset, sıradan insanların oturdukları yerlerden ahkâm kesmelerine göre mi yönlendirilecek? Sayın Akşener, Sayın İmamoğlu’nu cumhurbaşkanlığına aday gösterirken ve ısrarla arkasında dururken hiçbir absürtlük yok ama vaka Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığına geldiğinde…

Ama… Fakat… Lâkin ile başlayan satırlar ardı sıra diziliveriyor.

Değerli okuyucular…

Seçmen…

Vatandaş…

Hayata tutunmaya çabalayan insanlar…

Somut şeyler beklerler. Hayal peşinde koşarlar ama hayal satmanın eninde sonunda sukut-u hayale neden olabileceğini de bilirler.

Tekraren ifade ediyorum…

GÖRÜNEN KÖY KILAVUZ İSTEMEZ.

Farklı toplumsal segmentlerden meydana gelen muhalefet oluşumunun aylardır bir isim üzerinde mutabakata varamaması, neden toplumun fikir serdeden kesimlerinde rahatsızlığa yol açmıyor, anlaşılacak gibi değil.

 

Daha önceki yazılarımda bazı sakil kalan durumlara değinmiştim. Bunlardan birincisi ve en önemlisi, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun genel merkezinden azade hareket etme serbestliğiydi.

Ne oldu? Sayın İmamoğlu, Sayın Akşener’den aldığı yüreklendirmeyle- etik mi değil mi siz karar verin- Türkiye’nin çeşitli büyük kentlerinde bir “siyasi partinin genel başkanı” gibi mitingler düzenledi. Bu dönemde Sayın İmamoğlu’nun titri ne idi? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı…

Hani Millet İttifakı açısından sürekli bir şey dillendiriliyor:

Feragat ve fedakârlık… Cumhurbaşkanlığı makamından feragat edecek Sayın Kılıçdaroğlu ve aynı zamanda gelecek dönem için bu zamanda yapacağı fedakârlıklar ile CHP Genel Başkanlığı koltuğunu da Sayın İmamoğlu’na teslim edecek…

İşte bu ahval ve şerait içinde muhalefet partileri, umutsuzluk ve karamsarlık içindeki insanlarımıza bir nebze de olsa…

[1]SADRA ŞİFA VERECEK..! Verebilecek… Verebilecek mi?

Bu hususu, seçmenlerin ferasetine değil, siz değerli okuyucularımızın “ferasetine” sunuyorum.

   

 


[1] Gönlü, yüreği rahatlatmak, ferahlatmak.

BELEDİYELER

EKONOMİ