DİN ,EKONOMİ,CEHALET

Dini öğretileri genellikle etik ilkeler üzerine dayanmayan şartlara ğöre gelişme ve iyileşme göstermeyen olmalarıdır. Dini olgular tartışılmaz kabul edilen gerçeklerdir. Tutarsızlığı veya akla uygun olmaması göz önüne alınmaz. Tanrı böyle buyurdu veya din böyle emrediyor önermesi bu olguların temelini oluşturur.

Dinin etik değerleri temel alarak kendi öğretileri doğrultusunda yeniden yorumlayarak değer oluşturma özelliği vardır.

Bugün dayatılan büyüme kavramı yüzyıllar öncesinde bir anlam ifade etmiyordu..Modernite insanın yaşam tarzı ve toplumun kültürel sosyolojik yapısı ile birlikte modern insan ve toplumun ekonomiye bakış açısını değiştirdi. İnsanı hayatın merkezine oturtan hümanizm  insanın kendine bakış açısını değiştirmesinin önünü açarken, insanın dünya   ve hayvanlara bakış açısında da değişikliğe sebep oldu.

Ekonomik kaynakların kıt olması ekonomide durağanlığın oluşturuyor. Yeterince kaynak bulunmaması insaat, tarım, saglık gibi ekonomik sektörlerin hepsini etkiliyor. Büyüme, üretimi artırmak ve doğal sonucu olarak yaşam kalitesinin artırmak icin gereklidir. Bir ülkedeki artan nüfus oranında ihtiyaçları karşılamak icin üretimin aynı oranda artması ekonomik kapasiteyi artirmasina ekonominin aynı seviyede kalmasını sağlayacaktır. Ancak, nüfus oranında üretimde artış olmaması ve ekonomik büyümenin sağlanamaması toplumdaki yoksul nüfusu arttıracak ve refah seviyesini düşürecektir. Toplumdaki insanların gecim derdi nedeniyle bilimsel araştırmalara yönelmesi beklenemez.

Bugün bilimin gelismesi ve ilerlemesi bilginin ve bilimin önündeki en büyük engelnolan insanın din ve ortaçağ inancından kurtulması ile olmuştur. Bilgi her zaman genisleyen ve büyüyen bir kaynaktır. İnsanın bilginin peşine düşmesi kendine sunulan inançları sorgulaması ve dünya karşısında bilgisizliginin farkına varması ile başlamıştır.. Yuval Noah Harari " En büyük bilimsel keşif cehaletin kesfidir" der    (syf, 224)

Ekonomi büyüdükçe yoksululuk azalacak algısı yaratılsa da kapitalist düzen sadece zengini büyütmeye yöneliktir. Yoksul aynı düzende yaşamaya bütün ekonomik zorlukları sırtlamaya, kapitalizm ile bozulan ekolojik sistemin sorunlara çekmeye mecburdur. Ancak kapitalizm sunduğu herkes zengin olabilir, daha iyi yasabilir, güçlü olabilirsin hayali yoksulluk bütün yükünü sırtlandığı sisteme karşı çıkmasını engellleyen bir sahte dünya yaratır. Ayrıca, kapitalizm sunduğu düzenle insanı hep daha fazlasını istemeye zorlar. Ekonomik koşulları iyi birisi daha fazla anlayışına kilitlendiği için hiç bir zaman memnun olmaz ve kendini eksik, yetersiz hatta yoksul hisseder. Objektif bir yoksulluk anlayışı kişinin öznel anlayışına göre değişiklik göstererek yeniden tanımlanır.

BELEDİYELER

EKONOMİ