TÜRK SİNEMASININ 2000 YILLARINDA NELER OLDU

2000’li yıllardan sonra artık sinemadaki tip ve karakterler Yeşilçam’dan farklı duruma gelmiştir. Yeni "Türk Sineması" ile beraber izleyici davranışları köklü olarak değişmiş, genel seyirci sayısındaki artışın yanı sıra yerli seyirci sayısı da yükselmiş ve Türkiye Avrupa ülkeleri arasında yerli yapımların en çok izlendiği bir ülke haline olmuştur. Türk sinemasının 2000'li yıllarına dair bilinmeyenlerin aktarıldığı özel dosya haberin detaylarında..

TÜRK SİNEMASININ 2000 YILLARINDA NELER OLDU

Birçok görüşe göre “Yeni Türk Sineması” Yavuz Tuğrul’un 1996 yılında çektiği “Eşkıya” filmi ile başladığını kabul ediyorlar. Buna iten sebep sinemanın öldü dendiği ve bir milyon seyircinin bile hayal olduğu bir dönemde “Eşkıya”nın iki buçuk milyon seyirciye ulaşması ve aynı zamanda Hollywood sineması düzeyindeki teknik yapım kalitesine sahip olmasıdır.

“Yeni Türk Sineması” yla beraber izleyici davranışları köklü olarak değişmiş, genel seyirci sayısındaki artışın yanı sıra yerli seyirci sayısı da yükselmiş ve Türkiye Avrupa ülkeleri arasında yerli yapımların en çok izlendiği bir ülke haline gelmiştir. Türk sinemasına basında geçmiş zamanlara nazaran daha fazla yer verilmeye başlanmış, filmler üzerine çıkan tartışmaların yanı sıra yönetmenlerle yapılan söyleşiler artmış ve film eleştirilerinin somutlanma ve nitelendirme özellikleri yapısal olarak farklılaşmıştır. Ödül sistemleri tamamen farklı bir yörüngeye girmiş, daha önceki dönemlerde film yapmaya başlayan insanların büyük ödül almaları nadiren görülen bir durumken “Tabutta Röveşata”nın ardından genç yönetmenlerin filmlerine verilen ödüller de meşrulaşmıştır.

Yapımcılık sistemi tamamen değişmiş, daha önceki yapımcıya bağlı sistem kırılmış, yönetmenler artık kendi yapımlarını kendileri organize etmeye başlamış ve yapımcı yönetmen tarafından kullanılan teknik bir elemana dönüşmüştür. Sinemacı yetiştirme anlayışı ve usta-çırak ilişkisi bitmiş ve her yönetmen kendi kendini yetiştirmeye başlamıştır. Hatta birçok yönetmen bu durumu ulus ötesine taşıyarak dünya çapında isimlerden ya da fikirlerden etkilenerek film yapmıştır.

Bu anlamda “Yeni Türk Sineması” döneminin yönetmenleri büyük oranda yeni kuşağın üyeleridir ve en azından 25 yıldır yönetmenlik yapan insanların sayısı beş bile değildir. Son olarak yeni Türk sinemasında geçmişin ilkel anlatım formlarından ve kaba tekniğinden büyük ölçüde uzaklaşılmıştır.

Yeni Türk sineması genel anlamıyla, 90’ların ikinci yarısında başladığı kabul edilen, yeni genç bir yönetmen kuşağı tarafından oluşturulan, özel görüntü, ses efektleri, dinamik kamera gibi yeni biçimsel özelliklerin kullanılmaya başlandığı, kültür endüstrisinin televizyon, reklam, müzik gibi kollarından yararlanan özel radyo ve televizyon kanallarının artması sonucu bu durum daha da ilerlemiştir. Bundan dolayı kendi içinde popüler sinema ve sanat sineması ayrımını barındıran bir yıllar olmuştur.

2000’lerin en yükselişe geçen türü komedidir. Türk sinema tarihinde en çok izlenen ilk on filme baktığımızda bunlardan altısının komedi türünde filmler olduğu görülecektir. 2012 yılında “Fetih 1453” filminin 6.502.683’le Türk sinema tarihinin gişe rekorunu kırmasına kadar en çok izlenen film sıralamasında 4.330.714’le “Recep İvedik 2” birinci sırada, 4.301.693’le “Recep İvedik” ikinci sırada yer almaktaydı.

2000’lerin yükselişe geçen diğer komedi türü de parodidir ve bu türe en iyi örnek de “G.O.R.A.”dır. “G.O.R.A.”da da teknolojik olarak geri kalmışlık komik bir dille sorunsallaştırılmıştır. Tüm bu türlere, içeriğine ve izlenme oranlarına baktığımızda 2000’li yıllardaki komedi anlayışının daha önceki dönemlere nazaran değiştiği söylenebilir. Örneğin 80’li ve 90’lı yıllarda komedi türünde ilk akla gelen Kemal Sunal filmleriydi ve bu filmlerde genel olarak zengin-fakir, şehirli-köylü gibi temel sınıfsal ayrımı hicveden, toplumsal bir mesaj verme kaygısında olan konular yer alırdı. Mesela “Kapıcılar Kıralı” buna iyi bir örnektir. Fakat bu dönemin en çok izlenen serisi olan “Recep İvedik” filmlerinin ise sınır ve kural tanımayan bir tip üzerine kurulduğu ve mesaj kaygısı gütmediği görülmektedir.

Popüler kültür” ün bir getirisi olarak her şeyi kullanılıp atılacak bir meta olarak gören bireyin sinemaya bakış açısı da bu yönde gelişmiştir. Çevresinde kendini tatmin ve mutlu edecek birçok alternatife sahip olan birey sinemada da kendisini güldürmekten fazlasını beklememektedir. Doğal olarak da 2000’li yıllarda toplumsal içerikli güldürülerin yerini skeç havasında çekilmiş, oturmuş bir senaryosu ve konusu olmayan, gerçeklerden uzak konuların işlendiği, abartılı bir karakter üzerine kurulan filmler almıştır.

2000’li yıllardan sonra Sinema-TV bölümlerinin ve buna ilaveten sinema üzerine yapılan özgün çalışma ve tezlerin arttığı, Kültür Bakanlığının desteğiyle ‘Geleceğin Sineması’ adlı proje kapsamında birçok üniversitede proje üreten öğrencilerin destek görmesi ve amatör ve profesyonel yapımlarına devlet desteği artmıştır. Öte yandan Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes Film Festivali’nde aldığı ödüller sayesinde Türk sineması yurt dışında da ismini duyurmuş ve durum hem dışarıda hem içeride sinema seyircisinin bakışlarını Türk filmlerine çevirmiştir.

 

UHA Haber Merkezi - ÖZKAN KARACA

BELEDİYELER

EKONOMİ