SÖMÜRGE DEVLETLERİ: PORTEKİZ SÖMÜRGECİLİĞİ

İnsanlık tarihinde derin izler bırakan sömürgecilik, Batı uygarlığının bir ürünü olarak ortaya çıkar. Teknik, bilimsel ve siyasi gelişmeler güçlü devlet yapılarını doğurmuş, bu güç yeni yollar ve yeni enerji merkezleri aramaya yöneltmiştir. Sömürgeliğin acımasız katliamlarına ve özgürlüğü elinden alınan bedenlerin feryadına tarih şahittir. Avrupa medeniyeti; dökülen kanlarla, akıtılan gözyaşıyla ve verilen alın teri ile yükselmiştir. Sömürge devletlerinden "Portekiz Sömürgeciliği" özel dosyası detaylarda.

SÖMÜRGE DEVLETLERİ: PORTEKİZ SÖMÜRGECİLİĞİ

Portekiz’in sömürgecilik yolu ile topraklarını genişletmesinde Cenevizlilerin önemli rolü vardır. Osmanlı Devleti’nin İstanbul’u fethi ve Doğu Akdeniz’deki egemenliğini tesisi ile birlikte bu durumdan en büyük zararı Cenevizliler gördü ve Cenevizliler Venedik tekelini kırma isteğinin de etkisiyle Batı’ya yöneldiler. Bankalar, borsa simsarlıkları vb. açarak İspanya ve Portekiz’in her yerine nüfuz ettiler.

Hindistan’a gidecek yolu bulma ve dünyayı çepeçevre dolaşma fikri, Lizbon’da giderek yaygınlaştı. Bu fikri hayata geçirmek isteyenlerden biri de 1451’de Ceneviz’de doğmuş olan Kristof Kolomb idi. Lizbon’a göç ederek burada bir harita atölyesi kurmuş olan kardeşi Bartolomeu Dias ile birlikte deniz coğrafyası ile ilgili derinlemesine bilgi sahibi oldular. Bu bilgilerle hep batıya gidilerek Uzak Doğu’ya ulaşılabileceğine inanan Kolomb, Portekiz yönetiminden olumlu cevap alamayınca 1485 yılında İspanya’ya gitti ve İspanya’nın desteği ile çıktığı yolculuklar sonunda Amerika’ya ulaştı. Lizbon’da sıklıkla dile getirilen Hindistan’a ulaşma fikri, Kolomb tarafından krala arz edilmiş olsa da Portekizliler Afrika’yı dolaşma fikrine daha sıcak baktıklarından bu yolda ilerlediler. Nitekim Kolomb’un İspanya himayesinde yola çıkmasından önce 1485 yılında Bartolomeu Dias, Ümit Burnu’nu dolaşarak Hindistan yolunu açtı.

Ümit Burnu’nun geçilmesi ile birlikte Hindistan’a ulaşma hususunda sabırsızlanan Portekizliler, 8 Temmuz 1497’de Vasco de Gama idaresinde dört gemiden oluşan bir filoyu Lizbon’dan yolcu ettiler. Filo, 18 Mayıs 1498’de Malabar kıyısındaki Calicut Limanı’na ulaştı. Gördüğü liman şehirleri ve buralardaki muazzam ticaret ağından oldukça etkilenen Gama, buraları ele geçirmenin zorluğunu anlayarak gemilerine baharat doldurup Lizbon’a döndü. Portekizlilerin Ümit Burnu’nu dolaşmaları ve Kolomb’un İspanya adına Amerika kıtasına ulaşması üzerine Papa 6. Aleksander’ın aracılığı ile dünya bir bakıma bu iki devlet arasında Tordesillas Antlaşması ile 1494 yılında paylaşıldı. Bu anlaşma Büyük Okyanusu da içine alacak şekilde 1529 yılında Saragossa’da yenilendi. Tordesillas Antlaşması yalnız toprakları değil okyanusları da Portekiz’le İspanya arasında paylaştırmış, Afrika, Doğu ve Azor Adaları’nın 270 fersah batısına kadar uzanan Batı denizleri Portekizlilere bırakılırken bu sınırdan sonra İspanyolların Batı Hindistan egemenliği başlamıştır.

Portekizlilerle birlikte ilk olarak Goa’da piskoposluk kurulduktan sonra onlarca misyoner bu bölgeye geldi. Robert de Nobili isimli İtalyan Cizvit papazı Hinduların dilini ve dinini öğrendi ve Hristiyanlığın Hindular arasında yayılmasını sağladı. Keşiflerin başladığı çağda Kolomb başta olmak üzere tüm Avrupalı denizcilerin varmak istedikleri hedef Marco Polo’nun anlattığı Çin idi. Yolculukların başlaması ile Amerika’ya, Hindistan’a ulaşılmış ancak Çin’e ulaşılamamıştı.

Kızıldeniz’deki Osmanlı filosu Portekizlilerin buradaki faaliyetlerini durdurduğu gibi 1530 yılından başlayarak Portekizlilerle mücadele etme ve Müslüman ülkelere destek verme siyaseti işlemeye başlamıştır. Hadım Süleyman Paşa idaresindeki Osmanlı donanması Aden’i almış ve Yemen’in güvenliğini sağlamıştır. Osmanlı Devleti stratejik önemi haiz Habeşistan’ı ele geçirmek için çalışmalara başlamıştır.

Diğer taraftan Basra Körfezi yoluyla Portekizlilere karşı yeni bir askerî harekât başlatılmış, Pîrî Reis 30 parçalık bir donanma ile Maskat’ı kontrol altına almış ancak Hürmüz’ü kuşatmasına rağmen ele geçirememiştir. Seydi Ali Reis ile 1554’ten itibaren yapılan seferlerde de istenilen başarılar elde edilememiştir. 1546 yılında Basra Beylerbeyliği’nin kurulması Osmanlı Devleti’nin bölgedeki nüfuzunu arttırmıştır. Mısır fethedildiğinde Osmanlı Devleti bitmek üzere olan bir Kızıldeniz ve Doğu Akdeniz ticareti bulurken daha sonra Portekizlilerle girişilen mücadele ve bu rekabet sırasında Basra ve Kızıldeniz ticaret yollarının açık tutulması Doğu Akdeniz ticaretinin tekrar canlanması ile sonuçlanmıştır.

UHA Haber Merkezi - ÖZKAN KARACA

BELEDİYELER

EKONOMİ