Medya tanımı içinde yer alan Hollywood yapımları sadece eğlendirmek içim üretilmez. Hollywood’un dev film şirketleri ile Wall Street bankaları, finans şirketleri ve bankerleri arasında mutlaka kesişen ve birleşen bir yol vardır. Medya kendisini denetleyen ve finanse eden güçlü toplumsal grupların çıkarlarına hizmet eder ve onların lehine propaganda yapar.
Yapılan bilimsel araştırmalara göre medyanın en önemli etkili aracı televizyon, duygusal beyin de denilen limbik sistemin çocuklarda gelişmesini engelliyor ve böylece beyin kendi imgelerini üretmez hale gelip sadece televizyondaki görüntülerin imgeleri etkisi altında kalarak onun sunduğu kadarıyla düşünebilir hale geliyor. Özellikle Hollywood yapımı filmlerin kurgularında ve senaryo içeriğinde bireyde meydana getirilmek istenen ruh haline ilişkin sahneler yer alır. Filmin senaryosu ve çekim tekniği yalnızca bilinçaltı düzeyde değil, bilinç düzeyinde de belli bir ruh hali oluşturur.
Hollywood, sinema gücünü ve anlatma yeteneğini, doğrudan kitleleri dönüştürmek ve pasifize etmek için kullanmaktadır. Hollywood yapımı korku filmleri ekonomik krizin etkilerini hafifletmek için seyreden kitleyi daha korkunç; üstün bir gizli güç ile tehdit eder. Bu gücün varlığı ile seyirciler tehdit edildiğinde, tehdit edildiklerini değil, eğlendiklerini ve bunun sadece bir film olduğunu düşünürler. Bu arada her bir seyircinin bilinçaltına olmasını istedikleri yönde mesajlar ardı ardına yüklenmiştir. Böylelikle eşitsizliğe, haksızlığa, adaletsizliğe karşı koyacak olanın direnci hem manen hem de madden zayıflatılır. Böylece bilinçaltı operasyon metotları Hollywood merkezli sinema film endüstrisinin elinde adeta nükleer bir silaha dönüşmüş bulunmaktadır.
Hollywood’u yalnızca ekonomik kârlılık amacına indirgenmiş bir endüstri olarak tanımlamak, bu sinemanın kültürel ve politik yönünü görmezlikten gelmek olur. Hollywood’la ilgili olarak Avrupa’dan gelen eleştiri bu endüstrinin kültürel ve yerel değerleri yok ettiği yönündedir; Hollywood filmleri Amerikan yaşam ve düşünce biçimini egemen kılmaya çalışmaktadır. Sınır tanımayan ve dünya film pazarında egemen bir konumda olan Hollywood, sinemayı tamamen ticari bir ürün olarak ele almakta, böylece kültürel ve politik işgalci yönünü gizlemektedir.
Amerikan eğlence ürünlerinin aksine ulusal değerleri yansıtan, sanatsal kaygıları olan Avrupalı eserler farklı bir değer görmüştür. Avrupa filmlerinin Hollywood yeniden çevrimleri bu bağlamda ulusal kimliği tehdit eden somut örneklerdir. Hollywood, Avrupa’dan hazır filmleri alıp değiştirerek kendi kalıplarıyla paketledikten sonra yeniden Avrupa’ya satmaktadır. Yeniden çevrim sürecinde filmlerin Avrupalı kimliklerine ve sanatsal niteliklerine müdahale edilerek Amerikanlaştırılmaktadır.
Hollywood filmleri gerçeği yansıtmak yerine, hayali bir dünya dayatırlar. Kahramanlık serüvenleri, romantizm arayışı, kurtarıcı şiddet öyküleri, ırkçılığa ve suça ilişkin söylemler gibi önerilerle gerçekliği toplumsal değer ve kurumlarla bağdaştırarak bunların değişmez bir dünyanın açık göstergeleri olarak algılanmalarını sağlarlar. Bu da sömürüye dayalı bir sisteme gönüllü katılımı hazırlayan psikolojik eğilimi yaratır.
Hollywood sineması bugün de geçmişte olduğu gibi açıktan siyasal-ideolojik mesaj vermez. Kendi ideolojisini seyirciye dolaylı yollardan ve fark ettirmeden benimsetmeye çalışır.
UHA Haber Merkezi - ÖZKAN KARACA
SON YAZILAR